Vedik Bilimler ve Ayurveda’ya göre; insanla doğa arasındaki temel ilişkiyi beş element kurar. Doğada bulunan beş element, bedenimizin temelini yani ana fizyolojimizi oluşturur. Bu elementler tamamen doğanın içinde yer alan; boşluk, hava, ateş, su ve topraktır. Her elementin hareketinden ve doğayla ilişkisinden bir diğer element meydana gelir.
Ayurveda bize doğa ile dengelenmenin formülünü beş element ve beş yaşamsal faaliyetle anlatır;
Beş element; boşluk, hava, ateş, su, toprak.
Beş yaşamsal faaliyet; nefes, beslenme, egzersiz/spor, yoga/ meditasyon, beden terapi
Evet hepimiz evreni tanıdığımız günden beri, uzayın boşluk olduğunu biliyoruz. Ama hayatımızdaki yerinin de çok farkında değiliz. Aslında boşluk tüm elementleri içerir; hafif, yumuşak, ince bir yapısı vardır. Bedenimizde biz hissetmesek de ağzımızda, sindirim borumuzda ve akciğerimizde bulunur. Boşluğun, doğada ve hayatımız içindeki en büyük fonksiyonu; sesi ileterek duymamızı sağlamaktır. Bu nedenle duyusu ses, duyu organı kulaklardır.
Boşluğun hareket etmesiyle ‘hava‘ elementi oluşur. Hava; soğuk, hafif, ince, hareketli, pürüzlü ve kurudur. Havayı bedenimizde en çok rüzgarla hissederiz. Rüzgarın yüzümüze, tenimize değmesi bize doğanın gücünü hatırlatır ve yaşam enerjisi verir. İşte bu yüzden duyusu dokunmak, duyu organı tenimizdir. Hava; yaşamsal fonksiyonlarımızın temelini oluşturur. Nefes alıp vermemizi sağlayan akciğerimiz, oksijeni tüm bedenimize ulaştıran kalbimiz; havayı barındıran ana organlarımızdır. Bağırsaklarımızdaki gazlar hava içerirken, aynı zamanda uzuvlarımızın hareket etmesini yine hava sağlar.
Havanın hareket özelliği, sürtünme kuvveti, ısı yani ‘ateş‘ elementini yaratır. Ateş sıcak, kuru, keskin, hafif ve parlak özelliklere sahiptir. Dokunduğu her şeyi ve kendini dönüştürme özelliğine sahiptir. Bu nedenle bedenimizde dönüşümü sağlayan organlarda; bağırsaklarda, ısı düzenlemelerinde ve hücreler arası iletişimi sağlayan kimyasallarda (dopamin ve serotonin en bilinenleri) bulunur. Evrende ateş elementi güneştir, sıcak ve parlaktır. Parlak olmasından dolayı görmemizi sağlar ve duyu organı gözlerdir.
Ateşin yoğunlaşması ‘su‘ elementini oluşturur. Su; hareketli, akışkan, yumuşak ve öz kütlesi olan yani ağır bir elementtir. Doğadaki en güçlü elementlerden birisidir. Ateş gibi onun da kendini ve her şeyi değiştirme gücü vardır. Bedenimizin ve evrenin %70’i sudur ama salatalığın ve karpuzun %90’ı. Biz besinlerin tatlarını tükürük bezlerimiz ve tükürük sıvısı ile alırız. Bu nedenle duyusu tatmak, duyu organı da dildir.
Su toprakla buluşur ve kendini toprağın içinde yok eder. Böylece ‘toprak‘ elementi oluşur. Aslında toprak elementi bize doğada ve bedenimizde katı olan maddeleri ifade etmektedir. Bu nedenle bedenimizde kaslar, kemikler, kıkırdak, yağ dokuları, dişler, saçlar ve tırnaklar olarak kendini gösterir. Katı olmasından dolayı özellikleri; ağır, durağan, yoğun, kaba ve serttir. Toprak kokusu doğanın kokusudur, bu nedenle duyusu koklamak, duyu organı da burundur.
İnsanın doğanın bir parçası olmak, doğayla uyum içinde yaşamak istemesinin sırrı, temel yapı taşında; yani beş elementte gizlidir. Beş element nasıl doğada birbiri içinde etkileşim halinde ise tüm duyu organlarımız, tüm yaşamsal fonksiyonlarımız da aynı şekilde etkileşim halindedir.
İnsanoğlunun doğasında beden enerjisini ve akışını doğayla uyumlu hale getirmek, enerji tıkanıklıklarımızı açarak hayatın akışına uyum göstermek bulunur ve beden buna göre çalışmaktadır. Fakat şehir hayatı, doğal beslenmeden uzaklaşma, spor ve benzeri aktivitelerin hayatımızda yer almaması; teknoloji ve sosyal hayat değişiklikleri bedenimizin enerji akışında tıkanıklıklar ve zaman zaman da ters akışlar yaratmaktadır. Ayurveda hangi zamanda yaşarsak yaşayalım enerji tıkanıklıklarımızla nasıl baş edebileceğimizi öğretir.
Comments